Big n Japan

hey there !
Kimsenin okumadığı bloğuma yine de entry girerek kendi kendime konuşmuş oluyrum ama olsun. bu da birşeydir.
Nasıl olsa kimse okumuyor diye özgece yazıyorum yani tüm dilbilgisi kurallarını yıkarak ve cümleleri tersinden kurarak.

Neyse evet bu japonyadaki ilk haftamı doldurma yazım olsun. neler gördüm neler hissettim ne düşündüm bir yazayım da sonra okur okur hatırlarım dedim.
ilk geldiğimde çok beğendim tokyoyu çünkü çok çok çok kolaydı gitek istediğim yeri bulmak.
Muhtemelen bu yazıyı okuyorsanız zaten bizim işleri biliyorsunuz, ama yinede gün  içinde pek laboratuardan çıkmadığımı ve aslında toplamda sadece iki bçk günü tokyo sokaklarında geçirdiğimi hatırlatayım.
İlk olarka, Japonlar için radyasyon önemli bir konu fazlası ile önemlibir konu. Çok canları yandıgı için radyasyondan hatırlarsınız son Fukuşima olayını, güvenlik önlemlerini abartmışlar ama iyiyde yapmışlar. Tabi bizim işimiz yat radyasyon kalk radyasyon olduğu için deney alanına girene kdar bir kaç kapıdan geçip yerin 3 kat altına iniyoruz.
İlk olarka burdak ilaboratuara gelince bana bir egitim verdiler ve dozimeteremi kullanıcı kartımı fln verdiler. Laboratuara girebilmek için ayakkabılarımızı çıkartıp dışarıda ki dolaba koyuyoruz, ve burdaki güvenlik ayakkabılarından giyiniyoruz. bu arda dozimetre ve lab gömlegi olmadan içeri giriş yasak zaten kapılar fln açılmıyor. geldik girdik üç kat alta indik,
Peki ne kdar radyasyona maruz kalıyoruz ? boru değil bu binanın biryerlerinde 238U ışını üretiliyor ve tepkimeye sokuluyor.
adamlar bunu da düşünmüş, çıkarken tarayıcıya girip üzerimizde ne kadar alfa beta var ölçüyoruz, eger zararlı seviyenin altındaysa dışarı çıkmamıza izin veriyor sistem. üstündeyse hemen radiation safety ofice den biri gelip what  the fuck demiyor tabi bunlar japon adamlar kibarlar. üstünü başını değiştirip tekara ölçüyorlar ve genlede temiz çıkıyorsun.
zaten alfa radyasyonu bir parça kagıtla bile durudurulur beta içinde ince bir plastik yeterlidir yani en zararsız radyasyon türleridir.
 şu an şarjım bittigi için ekeyemiyorum am buraya ufak bir kontrol odası videosu ekleyere nerelerde ömrümü çürüttüğümü belgeleyecegim en kısa sürede.

Neyse iş fln bla bla geçelim bunları gelelim japonlara.
İlk olarak tabi ki araştırma merkesinde ki japonlar gayet iyi ingilizce konuşuyorlar, zaten böyle büyük bir merkez de çalışanların yarısı fln japon geri kalanlar dünyanın heryerinden araştırmacılar. neyse ilk ilginç şey RIBF binasında anons yapılıyor fazla çalışmayın saat5 :30 da iş bırakın diye, bu anonsun iki nedeni var birincisi japonlar uyumayıp çok çalışıyorlar, ikincisi burda yaptıgımız iş hata kaldırabilen bir iş değil o yüzden dinlemiş ve uykunu almış olman gerekiyor.

ikinci ilginçlik iş başlama bitiş ve yemek saatlerınde zil çalıyor bylece yemegi yada işten çıkamyı atlamıyorsun.

bunların dışında laboratuarla ilgili ayrı bir yazı yazacagım çünkü hayran kaldım azimlerine ve çalışmalarına.

Neyse 2, insanlar iyi ve kibarlar falzası ile, ve indilizce konuşamıyorlar. bir çogu yabancılardan biraz çekiniyor ya ingilizce konuşak zorunda kalırlarsa diye sanırım . kazayla lokal bir dükkana girip birşey sordum, ve satıcı kız çok az ingilizce konuşabiliyordu, anlaşamadıgımız ve istediğim bilgiyi bana veremedi diye baya üzüldü.

İkincisi, çok kalabalık buralar ve otel odaları küçük, allahtan hava temizleyici yada nem kurutucu gibi bir sistem var onu açıyorsunda odanın havası düzeliyor.

üçüncüsü, herkes çok genç görünüyor, muhtemlene 50 yaşında ki teyze 35 lerinde gibi görünüyor çünkü no kırışık, no unlight politikasnı izliyorlar. o güneşten korunmaların bir anlamı olmuş yani.
burda yazları özel UV filtreli şemsiye kullanıyorlar ve olabildiğince heryerlerini örtüyorlar yanmamak için.

dördüncüsü , çılgın gibi yumurta yiyorlar ve bunu sadece kahvaltıda değil öglen akşam her an yiyoralr çiğ pişmiş hiç fark etmiyor.
beş, malesef süt ürünleri yok denecek kadar az, ve pahalı, bir şekilde bir yogurt yapmışlar ama ondada süt oldugundan emin değilim.

altı, herşeyi çiğ yemeyi seviyorlar, hayatımda ilk defa çiğ bamya yedim kahvaltıda, neden diye sordum kendime neden kahvaltıda dogranmış yapış yapış bamya var ? diğer sebzeler kabak fln neyse yenir eyvallah da bamya ne ya ?

yedi, ekmek yok, evet hiç yok nerdeyse, ekmegi yemekten sayıyorlar gibi, hiç bir restoranda ekmek vermiyorlar tabik onun yerine pirinç geliyor.

seiz meşhur bir çorbaarı var sabah öle akşam geliyor yemekle 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bok böceğinin hikayesi.

zamanın tıktıkları

gossip girl vs küçük sırlar